abartma.
mübalağa
asiri derecede fazla abartmanin kullanildigi sozle anlatim sanatina verilen isim...
abartının eski türkçesi.
sallamanın uygun dille söylenmesi.
karşı tarafın konuyu daha ilgili bi şekilde dinlemesini sağlamak için kullanılan söz sanatıdır.dikkati kolay toplayabilecek nokta yakalanır ve süslenerek ifade edilir.abartı burda anlatımı kuvvetlendirecek bi nitelik kazanmıştır artık.maksat söz konusu olayı dinlenilmesi hoş hale getirmektir.
seçilmiş kelimelerin özellikle kullanımıyla dikkatleri toplama sanatı.
(bkz: müberra)
abartma sanatıdır.misal;seni dünyalar kadar çok seviyorum.
genelde türk milletinin genetik olarak yatkınlığı olan bir edebi sanat türüdür. öyle ki bir bakışımızla 5 kişi devirip, tek oturuşta dünyayı yeriz, sevgilimizde binlerce kez özür dileyip, milli maçı kazandığımızda sevinçten ölürüz. demem o ki nerdeyse tüm hayatımız mübalağa yapmakla geçer?!? aa bakın yine...
...koştum, eve vardım.
"baban doğdu." dediler.
kucağıma bir yumurta verdiler.
yumurta elimden düştü, içinden kocaman bir horoz çıktı, sokağa kaçtı. kovalamaya başladım. taş attım değmedi. ceviz attım... cevizden bir kocaman ağaç bitti. üstündeki cevizleri düşüreyim diye bir taş attım, değmedi. toprak attım, ağacın başı tarla oldu.
kimi dedi:
-buğday ek!
kimi dedi:
-karpuz ek.
karpuz ektim. öyle karpuz verdi ki tarla; develer taşıyamadı. karşıma bir adam çıktı. "karpuzdan versene!" dedi.
bie karpuz verdim; bir ordu yedi, yarısı arttı...
ben de karpuz keseyim dedim. keserken çakım içine kaçıverdi. elimi soktum, alamadım. gözümü soktum, göremedim. kendim girdim; yedi sene aradım, bulamadım. yedi sene gezdim, dolaştım; nihayet karpuzun kapısına ulaştım.
vay anam karpuz! evin köyün yıkılası karpuz!
bir yanı sazlık samanlık; bir yanı tozluk dumanlık...
bir yanında demirciler demir döver denk ile; bir yanında boyacılar boya boyar binbir çeşit renk ile... bir yanında âl-i osman devleti cenk eder top ile tüfenk ile...
"baban doğdu." dediler.
kucağıma bir yumurta verdiler.
yumurta elimden düştü, içinden kocaman bir horoz çıktı, sokağa kaçtı. kovalamaya başladım. taş attım değmedi. ceviz attım... cevizden bir kocaman ağaç bitti. üstündeki cevizleri düşüreyim diye bir taş attım, değmedi. toprak attım, ağacın başı tarla oldu.
kimi dedi:
-buğday ek!
kimi dedi:
-karpuz ek.
karpuz ektim. öyle karpuz verdi ki tarla; develer taşıyamadı. karşıma bir adam çıktı. "karpuzdan versene!" dedi.
bie karpuz verdim; bir ordu yedi, yarısı arttı...
ben de karpuz keseyim dedim. keserken çakım içine kaçıverdi. elimi soktum, alamadım. gözümü soktum, göremedim. kendim girdim; yedi sene aradım, bulamadım. yedi sene gezdim, dolaştım; nihayet karpuzun kapısına ulaştım.
vay anam karpuz! evin köyün yıkılası karpuz!
bir yanı sazlık samanlık; bir yanı tozluk dumanlık...
bir yanında demirciler demir döver denk ile; bir yanında boyacılar boya boyar binbir çeşit renk ile... bir yanında âl-i osman devleti cenk eder top ile tüfenk ile...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?