$ehrin hemen her ko$esindeki kaldirimlari bir nevi gasp ederek oraya araba birakmak isteyen vatanda$lardan otopark ucreti toplayan $ehir e$kiyasi.
degnekci
ozellikle istanbulun islek sokaklarina virus gibi yayilmis otopark mafyalarina verilen isim. bu parazit yasam formlari park etmenin yasak olmadigi yerlerde dahi arabinizi sizi ucrete tabi tutmadan park etmenize izin vermezler. tarihi binalar yakilir, yikilir sonra da neden buralar bos kalacagina ticarete(!) acilmasin ki zihniyetiyle otopark haline donusturulur. he siz isterseniz burasi dag ba$imi karde$im turkusu e$liginde istenilen parayi vermeyin; ama alin terinizle kazandiginiz arabanizin cakiyla ili$kiye girmi$ yeni halinden de memnun kalcaginiz pek olasi degildir.
(bkz: devlet buna bir el atsin)
(bkz: devlet buna bir el atsin)
ankarada ego otobusleri tarzinda her durakta duran otobuslerin soforlerine yardimci olmak, yolcu temin etmek amaciyla taninan kisilerdir. ozellikle mamak, aydinlikevler kavsagi, kecioren koprusu civarlarinda olan bu kisiler, otobusun bu yerlere yanastigi anda yolcu kisilerini kollarindan tutarak hallac pamugu gibi otobuse bindirirler ve karsiliginda otobus soforlerinin gonlunden ne koparsa o parayi alirlar.
elinde değnek, yürüyordu. yürürken arkasından çıkan ince toz bulutu, yere sürttüğü değneğinin marifetiydi ki, onun da bir hedefi vardı; yolda yürürken işeyerek oluşturduğu çizgiye paralel bir çizgi tutturmak. kendince bir kamu düzeni yaratıyordu, ağzından çıkan "vuuıır vrrr mmmmhhhh iiiiııığğ " sesleriyle çalışan arabalarının seyahat edebildiği. köyde herkes ona deli diyordu. akıllı da sayılmazdı. ama her deli gibi tutarlı yaşıyordu; arabalarına ve değneğine hiç ihanet etmemişti. tam da, uzunluğunu sidik deposunun hacminin belirlediği yolun sonuna yaklaşırken (ki yol, kavşakları, üst geçitleri, köprüleri ve garlarıyla çok da güzel olmuştu ve ufaktan trafik akmaya başlamıştı) ağanın ortanca oğlu ahmet, haince bir kahkahayla, sırtı dönük yürümekte olan karayolu müdürünün canını aldı: çıt. değnek kırıldı; gerekince sidikle burun buruna gelen, gerekince pis kulak kirlerini temizlemeye yarayan, can yoldaşı değnek. kırılmıştı. değnekçi, insanlarla tartışamazdı. o, kendine göreydi. ve attı kendini giderek kalabalıklaşmaya başlayan caddenin ortasına. kimse inanmak istemiyordu ama;
"değnekçi" ölmüştü.
"değnekçi" ölmüştü.
(bkz: 100 degnekci kadroya alindi)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?