mahkumlarin islah olmalari icin koyulduklari ama daha bi piskopat ciktiklari beter yapi...
cezaevi
(bkz: hapishane)
hukum giyen insanlari barindiran ve ceza sureleri boyunca cikmalarina izin verilmeyen mekan.
(bkz: tutukevi)
cogu zaman "bazen,tamamen ozgur oldugumuz kendi evimizde zaman gecmek bilmezken insanlar o dort duvar arasinda yillarin gecmesine nasil katlaniyor acaba?" seklinde geyiklere konu olan,toplumun huzuru acisindan son derece gerekli yapi.yine de allah kimseyi dusurmesin demekten kendimi alamiyorum.
(bkz: metris)
(bkz: kodes)
asli ceza ve tevkif evidir.
(bkz: bayrampasa cezaevi)
bulutsuzluk özleminin şarkısına konu olan şeydir.
(bkz: cezaevinde bayram görüşmesi)
(bkz: cezaevinde bayram görüşmesi)
(bkz: mapushane)
nedense dışardaki herkese içerdeki herkesin çok masum olduğu izlenimini veren kurum/yapı/bina. nerden mi vardım bu kanıya?
türk televizyon programcılarının dillerine pelesenk olan kalıplardan. beyazıt öztürk mesela. bir sezon boyunca en az 10 programı "hastanelerden izleyenlere acil şifalar diliyoruz, cezaevinden izleyenlere de geçmiş olsun diyoruz." diyerek açıyor. ya da sabah kadın programı sunucuları: "bu mektup bilmem nere cezaevinden gelmiş, biz de bizi oradan izleyenlere geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz."
tamam, kurunun yanında yaş da yanıyor tabii ki ama, ne bu aşırı sempati?
bu adamlar değil mi çocuklarımızı öldüren, kadınlarımıza tecavüz eden, kocamızı vuran?
bu değil mi sen alnının teriyle yıllarca çalışıp bir lokma ekmek, bir sıcak odaya talim ederken onun bunun malına göz dikip bir gecede şöyle veya böyle bir kumpasla el alemin malına göz diken?
faşist falan değilim kesinlikle ama, ne ki bu sempati, bu sağduyu?
duygularımızı ulus olarak sanki yanlış yerlere yönlendirmiyor muyuz?
sanki, yanlış giden bir şeyler yok mu?
geçmiş olsun dememiz gereken mahkumlardansa acı içinde bıraktıkları, dışardaki etkiledikleri hayat değil mi?
ne oluyoruz ki?
türk televizyon programcılarının dillerine pelesenk olan kalıplardan. beyazıt öztürk mesela. bir sezon boyunca en az 10 programı "hastanelerden izleyenlere acil şifalar diliyoruz, cezaevinden izleyenlere de geçmiş olsun diyoruz." diyerek açıyor. ya da sabah kadın programı sunucuları: "bu mektup bilmem nere cezaevinden gelmiş, biz de bizi oradan izleyenlere geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz."
tamam, kurunun yanında yaş da yanıyor tabii ki ama, ne bu aşırı sempati?
bu adamlar değil mi çocuklarımızı öldüren, kadınlarımıza tecavüz eden, kocamızı vuran?
bu değil mi sen alnının teriyle yıllarca çalışıp bir lokma ekmek, bir sıcak odaya talim ederken onun bunun malına göz dikip bir gecede şöyle veya böyle bir kumpasla el alemin malına göz diken?
faşist falan değilim kesinlikle ama, ne ki bu sempati, bu sağduyu?
duygularımızı ulus olarak sanki yanlış yerlere yönlendirmiyor muyuz?
sanki, yanlış giden bir şeyler yok mu?
geçmiş olsun dememiz gereken mahkumlardansa acı içinde bıraktıkları, dışardaki etkiledikleri hayat değil mi?
ne oluyoruz ki?
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?