yilmaz erdoganin siir kitabi.
(bkz: bu yol nereye gider)
(bkz: yagdikca)
anladım
hmm anladim
bir can yucel siiri..
bunca zaman bana anlatmaya calistigini,
kendimi buldugumda anladim.
herkesin mutlu olmak icin baska bir yolu varmis
kendi yolumu cizdigimde anladim..
bir tek yasanarak ogrenilirmis; hayat, okuyarak,dinleyerek degil..
bildiklerini bana neden anlatmadigini, anladim..
yureginde ask olmadan gecen hergun kayipmis
ask pesinden neden yalinayak kostugunu anladim..
aci doruga ulastiginda gozyasi; gelmezmis gozlerden,
neden hic aglamadigini anladim..
aglayani guldurebilmek, aglayanla aglamaktan daha degerliymis,
gozyasimi kahkaya cevirdiginde anladim..
bir insani herhangi biri kirabilir, ama bir tek en cok sevdigi acitabilirmis,
cok acittiginda anladim..
fakat, hakedermis; sevilen onun icin dokulen her damla gozyasini,
gozyaslariyla birlikte sevincler terkettiginde anladim..
yalan soylememek degil, gercegi gizlememekmis marifet,
yuregini elime koydugunda anladim..
sana ihtiyacim var, gel! diyebilmekmis guclu olmak,
sana git dedigimde anladim..
biri sana git dediginde, kalmak istiyorum diyebilmekmis sevmek,
git dediklerinde gittigimde anladim..
sana sevgim simarik bir cocukmus, her dustugunde ziril ziril aglayan,
buyuyup bana simsiki sarildiginda anladim..
ozur dilemek degil, affet beni diye haykirmak istemekmis pisman olmak,
gercekten pisman oldugumda anladim..
ve gurur, kaybedenlerin, cizlerin maskesiymis
sevgi dolu yureklerin gururu olmazmis
yuregimde sevgi buldugumda anladim..
olurcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermis bir gun affedilmeyi,
beni afetmeni olurcesine istedigimde anladim..
sevgi emekmis
emek ise vazgecmeyecek kadar, ama ozgur birakacak kadar sevmekmis
bunca zaman bana anlatmaya calistigini,
kendimi buldugumda anladim.
herkesin mutlu olmak icin baska bir yolu varmis
kendi yolumu cizdigimde anladim..
bir tek yasanarak ogrenilirmis; hayat, okuyarak,dinleyerek degil..
bildiklerini bana neden anlatmadigini, anladim..
yureginde ask olmadan gecen hergun kayipmis
ask pesinden neden yalinayak kostugunu anladim..
aci doruga ulastiginda gozyasi; gelmezmis gozlerden,
neden hic aglamadigini anladim..
aglayani guldurebilmek, aglayanla aglamaktan daha degerliymis,
gozyasimi kahkaya cevirdiginde anladim..
bir insani herhangi biri kirabilir, ama bir tek en cok sevdigi acitabilirmis,
cok acittiginda anladim..
fakat, hakedermis; sevilen onun icin dokulen her damla gozyasini,
gozyaslariyla birlikte sevincler terkettiginde anladim..
yalan soylememek degil, gercegi gizlememekmis marifet,
yuregini elime koydugunda anladim..
sana ihtiyacim var, gel! diyebilmekmis guclu olmak,
sana git dedigimde anladim..
biri sana git dediginde, kalmak istiyorum diyebilmekmis sevmek,
git dediklerinde gittigimde anladim..
sana sevgim simarik bir cocukmus, her dustugunde ziril ziril aglayan,
buyuyup bana simsiki sarildiginda anladim..
ozur dilemek degil, affet beni diye haykirmak istemekmis pisman olmak,
gercekten pisman oldugumda anladim..
ve gurur, kaybedenlerin, cizlerin maskesiymis
sevgi dolu yureklerin gururu olmazmis
yuregimde sevgi buldugumda anladim..
olurcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermis bir gun affedilmeyi,
beni afetmeni olurcesine istedigimde anladim..
sevgi emekmis
emek ise vazgecmeyecek kadar, ama ozgur birakacak kadar sevmekmis
gayet icli leman sam sarkisi.ayrilik sonrasi dinlenmemesi gereken turden.
dun gece hic tanimadigim bir erkege
sirf sana benziyor diye usulca sokulup merhaba dedim
dun gece hic tanimadigim bir erkege
sirf sana benziyor diye usulca sokulup merhaba dedim
tanidik bir huzur aradim saskin bakislarinda dun
bildik bir soz bekledim eskiden kalma oylesine
konustu bir seyler soyledi bekledigim sozler bunlar degil
yuzume bakti gozlerime ama senin gibi degil
anladim ki hic kimse hic kimse sen degil
hic kimse senin gibi canimdan ote can degil
anladim ki hic kimse hic kimse sen degil
hic kimse senin kadar fikrime huzur degil
anladim ki hic kimse hic kimse sen degil
hic kimse senin kadar umuduma yol degil
dun gece hic tanimadigim bir erkege
sirf sana benziyor diye usulca sokulup merhaba dedim
tanidik bir huzur aradim saskin bakislarinda dun
bildik bir soz bekledim eskiden kalma oylesine
konustu bir seyler soyledi bekledigim sozler bunlar degil
yuzume bakti gozlerime ama senin gibi degil
anladim ki hic kimse hic kimse sen degil
hic kimse senin gibi canimdan ote can degil
anladim ki hic kimse hic kimse sen degil
hic kimse senin kadar fikrime huzur degil
dun gece hic tanimadigim bir erkege
sirf sana benziyor diye usulca sokulup merhaba dedim
dun gece hic tanimadigim bir erkege
sirf sana benziyor diye usulca sokulup merhaba dedim
tanidik bir huzur aradim saskin bakislarinda dun
bildik bir soz bekledim eskiden kalma oylesine
konustu bir seyler soyledi bekledigim sozler bunlar degil
yuzume bakti gozlerime ama senin gibi degil
anladim ki hic kimse hic kimse sen degil
hic kimse senin gibi canimdan ote can degil
anladim ki hic kimse hic kimse sen degil
hic kimse senin kadar fikrime huzur degil
anladim ki hic kimse hic kimse sen degil
hic kimse senin kadar umuduma yol degil
dun gece hic tanimadigim bir erkege
sirf sana benziyor diye usulca sokulup merhaba dedim
tanidik bir huzur aradim saskin bakislarinda dun
bildik bir soz bekledim eskiden kalma oylesine
konustu bir seyler soyledi bekledigim sozler bunlar degil
yuzume bakti gozlerime ama senin gibi degil
anladim ki hic kimse hic kimse sen degil
hic kimse senin gibi canimdan ote can degil
anladim ki hic kimse hic kimse sen degil
hic kimse senin kadar fikrime huzur degil
anladım,
sabahları açılır.
esnaf çarşıları yeminle
“bedreddinim bir ağaca asılır”.
anladım,
en büyük yalan yemindir.
edilir sabahları,
gecesini hatırlamayan esnafların
tüm merasimleri gömdüm.
ömrümün reklam amaçlı takvimlerine.
anladım,
kimse üzgün değildi.
bayraklar yarıya indiğinde.
bir tek el isteyen,
yordam ve özür dileyen,
anladım.
herkese kötü şeyler hatırlatan yüzüm,
evet yüzümdü.
her görüşmeye taşıdığım,
kandırılmaya gönüllü bir gönülle,
az sütlü neskafelere sigaralar iliştirdim.
göz gördüm başka açılara ayarlı.
uzun bir yüz gördüm.
meğer filmin sonu diye ayarsız
fin yazardı end zamanında
bir zamanlar,
fransızlar hep fransız kalacaklar,
sabah sinemasında pazarları...
aklımı alıp doğduğum evin,
müze olma isteğine saklayacaklar.
ama kavaklar büyüyecek.
herkesten gizli boyatmak,
bir kavağın becereceği iştir ancak.
anladım ki ağaçlar,
toprağa acı verdikçe büyüyorlar.
her pazartesi and içip,
cumaları marşa basan,
camiler dolusu yemin edip,
taburlarca yalan söyleyen,
bu toprakta bu ağaç
kuruyacaktır elbet.
anladım.
kimseye acı vermeden,
büyünmüyor.
namusum ve şerefim ve
çocukluğumun üzerine beton dökerim ki
tüfek filan değil,
çimento icat edildi de
bozuldu mertliğin mimarisi,
esrarlı bir ülkeye göçtü sabrın taş ustaları.
anladım.
altı dükkan olsun istiyor evinin.
ve ağlamaklı bulmuyor apartımanları
benim taş ustamın karısı.
ve her yerde
şube açmak istiyor.
iskender kebabını icat eden,
büyük iskender’in çocukları
ki gölge filan etmez.
yoğurtlu bir ziyafet çekerdi.
diyojen’le karşılaşsaydı.
anladım.
bursalı iskender’in,
romalı arkadaşından daha çoktur
uygarlığa katkısı.
oysa;
bu satırlarla üstünü örten ben,
kelimelerle sargı bezi ve
merhem yapan,
ozanlığı en çok kendini üzen ben,
anladım.
sadece öğlenleri açarım yaramı.
ve hiçbir yerde şubesi olmaz,
bu kanamalı hastanın.
anladım
(bkz: yılmaz erdoğan)
sabahları açılır.
esnaf çarşıları yeminle
“bedreddinim bir ağaca asılır”.
anladım,
en büyük yalan yemindir.
edilir sabahları,
gecesini hatırlamayan esnafların
tüm merasimleri gömdüm.
ömrümün reklam amaçlı takvimlerine.
anladım,
kimse üzgün değildi.
bayraklar yarıya indiğinde.
bir tek el isteyen,
yordam ve özür dileyen,
anladım.
herkese kötü şeyler hatırlatan yüzüm,
evet yüzümdü.
her görüşmeye taşıdığım,
kandırılmaya gönüllü bir gönülle,
az sütlü neskafelere sigaralar iliştirdim.
göz gördüm başka açılara ayarlı.
uzun bir yüz gördüm.
meğer filmin sonu diye ayarsız
fin yazardı end zamanında
bir zamanlar,
fransızlar hep fransız kalacaklar,
sabah sinemasında pazarları...
aklımı alıp doğduğum evin,
müze olma isteğine saklayacaklar.
ama kavaklar büyüyecek.
herkesten gizli boyatmak,
bir kavağın becereceği iştir ancak.
anladım ki ağaçlar,
toprağa acı verdikçe büyüyorlar.
her pazartesi and içip,
cumaları marşa basan,
camiler dolusu yemin edip,
taburlarca yalan söyleyen,
bu toprakta bu ağaç
kuruyacaktır elbet.
anladım.
kimseye acı vermeden,
büyünmüyor.
namusum ve şerefim ve
çocukluğumun üzerine beton dökerim ki
tüfek filan değil,
çimento icat edildi de
bozuldu mertliğin mimarisi,
esrarlı bir ülkeye göçtü sabrın taş ustaları.
anladım.
altı dükkan olsun istiyor evinin.
ve ağlamaklı bulmuyor apartımanları
benim taş ustamın karısı.
ve her yerde
şube açmak istiyor.
iskender kebabını icat eden,
büyük iskender’in çocukları
ki gölge filan etmez.
yoğurtlu bir ziyafet çekerdi.
diyojen’le karşılaşsaydı.
anladım.
bursalı iskender’in,
romalı arkadaşından daha çoktur
uygarlığa katkısı.
oysa;
bu satırlarla üstünü örten ben,
kelimelerle sargı bezi ve
merhem yapan,
ozanlığı en çok kendini üzen ben,
anladım.
sadece öğlenleri açarım yaramı.
ve hiçbir yerde şubesi olmaz,
bu kanamalı hastanın.
anladım
(bkz: yılmaz erdoğan)
can yücelin gelmiş geçmiş en güzel,en anlamlı,en derinden acıtan şiiri..
"sevgi emekmis emek ise vazgecmeyecek kadar,ama ozgur birakacak kadar sevmekmis.."
"sevgi emekmis emek ise vazgecmeyecek kadar,ama ozgur birakacak kadar sevmekmis.."
anladim ki agaclar
topraga aci verdikce buyuyorlar...
topraga aci verdikce buyuyorlar...
msnde soylenecek birsey bulunamadigi zaman kullanilan bir kelime...
hocalara sürekli verilmesi gereken cevaplardan biridir aynı zamanda.
anladım
sevmekmiş çaresizlik
artık anladım
kalbimdeki yara
mührünmüş
sevmekmiş çaresizlik
artık anladım
kalbimdeki yara
mührünmüş
<bi bakınız:http://tinyurl.com/4apv9h>
cem adrianin emir isimli albumunden bir $arki. sozleri $u $ekildedir;
anladım...
her şey bitiyor...
her seferinde yine aşk kaybediyor bizi...
anladım...
herkes gidiyor...
her seferinde yine çok acıtıyor bizi...
gözlerine bir bak...
nasıl da parlak...
beni uğurlarken yine yüzüme böyle bak...
gözlerime bir bak...
nasıl da ıslak...
bana hoşçakal derken onlara iyi bak...
ağlamadan...
ağlatmadan...
gitmelisin...
şimdi buradan...
yağmurlardan...
rüzgârlardan...
hesap sor bu...
sokaklardan...
sevgilim…
sevgilim…
anladım...
her şey bitiyor...
her seferinde yine aşk kaybediyor bizi...
anladım...
herkes gidiyor...
her seferinde yine çok acıtıyor bizi...
gözlerine bir bak...
nasıl da parlak...
beni uğurlarken yine yüzüme böyle bak...
ellerine bir bak...
nasıl da ufak...
bana hoşçakal derken onlara iyi bak...
ağlamadan...
ağlatmadan...
gitmelisin...
şimdi buradan...
yağmurlardan...
rüzgârlardan...
hesap sor bu...
sokaklardan...
sokaklardan...
sevgilim..
not: duet yapilan ki$i pamela spencedir.
anladım...
her şey bitiyor...
her seferinde yine aşk kaybediyor bizi...
anladım...
herkes gidiyor...
her seferinde yine çok acıtıyor bizi...
gözlerine bir bak...
nasıl da parlak...
beni uğurlarken yine yüzüme böyle bak...
gözlerime bir bak...
nasıl da ıslak...
bana hoşçakal derken onlara iyi bak...
ağlamadan...
ağlatmadan...
gitmelisin...
şimdi buradan...
yağmurlardan...
rüzgârlardan...
hesap sor bu...
sokaklardan...
sevgilim…
sevgilim…
anladım...
her şey bitiyor...
her seferinde yine aşk kaybediyor bizi...
anladım...
herkes gidiyor...
her seferinde yine çok acıtıyor bizi...
gözlerine bir bak...
nasıl da parlak...
beni uğurlarken yine yüzüme böyle bak...
ellerine bir bak...
nasıl da ufak...
bana hoşçakal derken onlara iyi bak...
ağlamadan...
ağlatmadan...
gitmelisin...
şimdi buradan...
yağmurlardan...
rüzgârlardan...
hesap sor bu...
sokaklardan...
sokaklardan...
sevgilim..
not: duet yapilan ki$i pamela spencedir.
bir özdemir asaf şiiri.
seni büyük buldum, anladım,
seni güzel buldum, korudum,
seni küçük buldum, uyardım,
seni yakın buldum, uyudum,
biri yanlış idi, unuttum...
seni büyük buldum, anladım,
seni güzel buldum, korudum,
seni küçük buldum, uyardım,
seni yakın buldum, uyudum,
biri yanlış idi, unuttum...
bir sohbeti bitirmenin garantisi olan kelime.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?