ahmet kaya öldü. serdar ortaç ve hezeyan korosu marşına gönül rahatlığıyla devam edebilir.
ahmet kayanın pariste öldüğü haberini aldığımda kudüste, onun kliplerindekine benzer bir manzaranın orta yerindeydim. göğsüm daraldı, yüreğim kanadı birden; onun en güzel türküsünü, "olmasaydı sonumuz böyle"yi söylemek geçti içimden, bağıra çağıra...
ardından öfke bastırdı.
"kürtçe kaset yapacağım" dediği için linç edildiği o magazin gecesini anımsadım: serdar ortaçın "bu vatan bizim" fırsatçılığıyla sahneye fırlayıp başlattığı milliyetçi hezeyan eşliğinde marş söyleyen fanatik koroyu düşündüm.
o koro malatyada 7 kişiyle 35 metrekare bir evde büyümenin ne demek olduğunu bilir miydi ki? o "kınalarla hiç tanışmış mıydı?
15 yaşında ilk kez denizi gördüğü kente daha bavullarını indirirken "bakın kiralar geldi" sataşmasına muhatap olmanın yarattığı tahribattan haberdar mıydı? o "kıro"larla hiç tanışmış mıydı?
gündelik hayatlarında bir dilsiz gibi yaşayanların bağlamalarını niye "at teper gibi" öfkeyle, hırsla, hınçla çaldıklarını, türkülerinde niye hep acılardan, isyanlardan söz ettiklerini bir an olsun düşünmüş müydü?
"saçlarına yıldız düşmüş" anaları, "tabancasını helada unutan," gençliğini mahpusta tüketen, dağa çıkan, silaha sarılan oğulları, kızları bilir miydi?
ahmet kaya o tarumar kuşağın sesiydi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?