ahmet altan

proserpina
kristal denzialtı kitabıyla beni benden alan kişilik..

"ilişkiler içinde en çok hastalıklı olanları severim, ateşimin yükselmesini, sayıklamalarımı, kabuslarımla hayallerimin birbirine karışmasını, en dokunulmaz yerlerimde hissettiğim sızıları.
hastalığının bütün kıvrımları, hastalığımın bütün kıvrımlarıyla öpüşen bir kadınla denizaltıma binip çıktığım yolculukları. solgun bir sabah vakti insanların arasından ayrılışımı. hiçbir yere gitmeyen bir denizaltının içinde, hiçkimsenin gitmediği yerlere gitmeyi. birçoğumuz çıktık bu yolculuğa.evet, sevdiğimiz hasta biri. evet, bu ilişki hastalıklı. ama bunu ne önemi var. hastalıklarımız birbirini tutuyorsa,öpüşen dudaklar gibi değiyorsa hastalıklarımız birbirine...
benim de o kristal denizaltıya binmişliğim var.
süt buğusu gibi solgun maviliğin yayıldığı ıssız bir sabah vakti, dönüp dönmeyeceğini bimediğin bir yolculuğa çıkmak için ürpertilerle binip, kapaklarını kapatırsın.
eğer dönersen başka biri olarak döneceksindir yolculuğundan.
o denizaltı bir yere gitmez.
giden sensindir.(...)"
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol