"muzaffer olmak" bu topraklara doğudan 1071de taşınan ve sonrasında yüzyıllar boyu kesintisiz devam eden doğal bir meziyetin adı idi. sonra, uzun bir zaman yokluğu derinden hissedilen bir hayal olarak kaldı.
1922 yılının 30 ağustosuna gelindiğinde, yaklaşık yüz elli yıldan beri hasret kalınan "zafer", olabilecek en muhteşem haliyle geri döndü. 150 yıldan beri müdafaa savaşları ile geri çekilen bir ordu, dumlupınarda aslıhanlar mevkiinde yunan ordusunu kuşatarak imha etti. 150 yıl geri çekildikten sonra, sığındığınız son vatan parçasında şaha kalkıp, ülkenizi işgal edenleri bir imha savaşı ile yok etmeyi başardığınızda artık talihiniz de size gülmeye başlamıştır. bunun için zaferinizi önce anlamalı, sonra unutmamalısınız.
marşlara konu olan plevne müdafaası, sonu hezimetle sona eren 93 harbinin (1876-77) muharebelerinden biriydi. aynı savaşın içinde soçideki çerkezler ayaklanıp kaleyi ele geçirip, şehrin anahtarını ii. abdülhamid hana getirdiklerinde padişaha büyük kutlamalarla "gazi" unvanı verilmişti. sebebi "zafer"e duyulan hasretti. halbuki ruslar istanbula ta yeşilköye kadar inmişler, doğuda kars ve ardahan rusyaya terk edilmişti. rusların yeşilköye diktikleri zafer anıtını, i. dünya savaşı başlar başlamaz havaya uçurmamız duyduğumuz utancın sonucu idi. balkan savaşları osmanlının anavatanı bellediği balkanların elden çıkmasının yanında, milyonlarca insanın yürek sızlatan katliamı ve muhacereti ile sonuçlandı. i. dünya savaşında başarı hanesine kaydettiğimiz muharebelerin tamamı "müdafaa savaşları" idi. şanlı çanakkale savaşının bile, sonunda kaybettiğimiz bir harbin içinde yer alan ve çok pahalıya kazanılmış bir müdafaa savaşı olduğunu hatırlayalım.
kurtuluş savaşı içinde geçen inönü ve sakarya muharebeleri de, düşman ilerlemesini durdurmayı hedefleyen müdafaa savaşlarıdır. ancak bu müdafaa savaşlarının bile, diplomatik alanda çok önemli sonuçlar verdiğini unutmamak gerekir. sevrin artık uygulanamaz olduğu sakarya muharebesi sonrasında tescil ettirilmiştir. ama bugünü inşa eden hamle tek 30 ağustos zaferi olmuştur.
26 ağustosta başlayan büyük taarruz ve başkomutanlık meydan muharebesi, 150 yıldır savunma savaşı yapan, yer yer muharebeleri kazanan; ama harbi kaybeden bir ordunun ve o orduya sahip olan bir milletin her safhası ile gurur duyacağı muhteşem bir zaferin adıdır. her safhasını dikkatle ve incelikle tasarlamış bir askerî dehanın ve bu askerî dehaya eşlik eden diplomatik hamlelerin eseridir. 26 ağustosa gelindiğinde yunan işgal ordusu anadolunun derinliğinde avantajlarını kaybetmişti. ingilterenin diplomatik baskı ile yunan ordusunu köprü başları bırakarak savunabilir çizgiye çekmesi bekleniyordu. ankara hükümetinin ise sevri paçavraya çevirmek, anadolunun yanında trakyayı da savaş öncesi sınırlar içinde tahliye ettirecek üstünlüğü sağlaması gerekiyordu. başkumandanlık meydan muharebesi ve yunan ordusunun neredeyse bütünüyle imha edilmesi bunların tamamını sağlamış oldu.
bu büyük zafer, elbette en önce türk ordusunun, onların içinde sırasıyla türk süvarisi, topçusu ve piyadesinin eseridir. yine bu büyük zaferin arkasında atatürkün hem siyasî hem de askerî dehası durmaktadır. bu siyasî ve askerî deha, bu zafere giden yolda önüne çıkan her fırsatı ve imkânı sonuna kadar kullanmasını ve hepsinden önce milleti zafere inandırmasını bilmiştir. bu zafer millet meclisinden hükümetine ve diplomatlarına, köylüsü ve şehirlisi ile halkına ve yüksek komuta kademesinden rütbesiz eratına kadar bir milletin bütün kurumları ve unsurlarının uyumunun eseridir. millet hep birlikte ayağa kalkmış ve ordusunu zafere ulaştırmıştır.
bu savaşın sonunda kurulan cumhuriyet ve onun kurumları mümkün olabilecek en doğru tercihtir. bunun için o muhteşem zaferi, o zafere giden zorlu yolu ve bu zaferden beri 85 yıldır sahip olduğumuz ayrıcalıkları unutmamalıyız.
zaferde payı olan herkesi rahmet ve minnetle anıyoruz.
yazar: mümtaz er türköne
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?