itirafın görüntüsü:
http://www.stargazete.com/politika/-devlet-bana-duyar-i-oldurttu-videosu-125147.htm
karagümrük çetesi lideri nuri ergin’in: "bu devlet bana mustafa duyar’ı öldürttü" dediği video. "veli küçük ü ara, beni sor. başka birşey sorma". izlemek gerek!
http://www.stargazete.com/politika/-devlet-bana-duyar-i-oldurttu-videosu-125147.htm
http://www.stargazete.com/politika/-devlet-bana-duyar-i-oldurttu-videosu-125147.htm
pek kısa gelmese de... 158 günlük; ömrümün en ... , en ... , en ... , en ... dönemi.
kafada durduğu gibi durmayan şeydir.
ibrahim tatlıses’in, zaman zaman "atatürk olmasaydı benim adım böyle olurdu" diyerek kendince bir yerlere mesaj verme amaçlı kullandığı komedi ötesi söz öbeğidir.
engin ardıç bile dayanamamış, döktürmüştü dünkü yazısında:
"abraham sweetvoice
vallahi ben demedim, kendisi söylemiş: "atatürk olmasaydı benim adım abraham sweetvoice olacaktı" demiş... ben onun yalancısıyım, basında da yayınlandı.
acaba öyle mi olacaktı?
buna benzer örnekler çok verilir, en bilineni de elbette "atatürk olmasaydı camiler kilise olacaktı, ezan yerine çan sesleri duyulacaktı" lafıdır.
acaba öyle mi olurdu? benim adım da eugene robin mesela ha? hayır, sanırım halil şevki olurdu benim adım.
"soyadı kanunu" çıkmayacağı için hepimiz kıbrıslı ya da batı trakyalı soydaşlarımız gibi adımıza babamızın adını ekleyecektik, kızlar da evlenince kocalarının adını...
urfa sanırım ingiliz nüfuz bölgesinde bulunacağından, ister sweetvoice, ister nincompompoom gibi bir soyadının gündeme gelmesi söz konusu değildi.
"sevr" antlaşmasına göre (bakın necip matbuatın istediği gibi yazdım) orta anadolu osmanlı imparatorluğu’na bırakıldığından, ankara, çankırı, nevşehir, kayseri, konya’da camilerin kapanması söz konusu bile edilemezdi.
acaba işgal bölgelerinde durum nasıl olurdu?
müslümanlar baskı görüp din değiştirmeye yönelirler miydi? hiç sanmam. batı trakya’daki gibi "azınlık statüsünde" bulunacaklardı ama bulgaristan’da komünist yönetim sırasında uygulandığı türden bir "asimilasyon" gelir miydi başlarına? direnmezler miydi? sanırım iç anadolu’ya göç etmeyi tercih ederlerdi bu durumda.
haaa, bakın izmir’in selanik’ten bir farkı kalmazdı tabii, "türk egemenliği" uzak bir anı olurdu. pek pek, beyaz kule gibi, saat kulesi, asansör falan, tarihi kalıntılar, o kadar.
peki, kozmopolit istanbul’da ne beklenebilirdi?
istanbul, bir çeşit eski şanghay ya da eski singapur gibi bir liman sömürgesine, bir tür "özerk şehir devletine" dönüşecekti... pera kabından taşacaktı, diyelim maslak taraflarında ingiliz mahallesi, bebek dolaylarında fransız mahallesi falan... gece hayatının bugünkünden farklı olacağını da pek sanmam. "tabelalar" da günümüzde hiç aratmıyorlar işgal dönemini! acıbadem’de değil de bitter almond’da otururdunuz, sanki bugün pek farklı...
fakat "eski istanbul" müslüman kalırdı. ayasofya’yı yeniden kilise yaparlardı ama camilere dokunmaya pek cesaret edemezlerdi. sınırlanmış, büyümesi önlenmiş bir türk mahallesi...
dolayısıyla, bu tür spekülasyonlar abesle iştigalden başka bir şey değildir.
ama hoşluk olsun diye, işiniz yoksa, vaktiniz de varsa tartışın: acaba padişah istanbul’da mı kalırdı, yoksa anadolu’ya geçip (ankara küçük bir kasaba) diyelim konya’ya mı taşırdı başkenti?
izmir’e gitmek için schengen vizesi alacaktık, diyarbakır’da geçmeyebilirdi o vize tabii. yoksa istanbullu’ya özel ayrıcalıklar mı tanıyacaklardı?
yoksa biz de "constantinople times" gazetesinde mi yazardık yazılarımızı?
tarihte ne olmuşsa öyle olması gerektiği, başka türlü olamayacağı için öyle olmuştur, karl marx’ın dediği gibi. cami konusuna kafanızı fazla takmayınız.
ne yani, biz de viyana’yı alıp daha batıya yürüseydik, onun da adı kâmil makus mu olacaktı?"
engin ardıç bile dayanamamış, döktürmüştü dünkü yazısında:
"abraham sweetvoice
vallahi ben demedim, kendisi söylemiş: "atatürk olmasaydı benim adım abraham sweetvoice olacaktı" demiş... ben onun yalancısıyım, basında da yayınlandı.
acaba öyle mi olacaktı?
buna benzer örnekler çok verilir, en bilineni de elbette "atatürk olmasaydı camiler kilise olacaktı, ezan yerine çan sesleri duyulacaktı" lafıdır.
acaba öyle mi olurdu? benim adım da eugene robin mesela ha? hayır, sanırım halil şevki olurdu benim adım.
"soyadı kanunu" çıkmayacağı için hepimiz kıbrıslı ya da batı trakyalı soydaşlarımız gibi adımıza babamızın adını ekleyecektik, kızlar da evlenince kocalarının adını...
urfa sanırım ingiliz nüfuz bölgesinde bulunacağından, ister sweetvoice, ister nincompompoom gibi bir soyadının gündeme gelmesi söz konusu değildi.
"sevr" antlaşmasına göre (bakın necip matbuatın istediği gibi yazdım) orta anadolu osmanlı imparatorluğu’na bırakıldığından, ankara, çankırı, nevşehir, kayseri, konya’da camilerin kapanması söz konusu bile edilemezdi.
acaba işgal bölgelerinde durum nasıl olurdu?
müslümanlar baskı görüp din değiştirmeye yönelirler miydi? hiç sanmam. batı trakya’daki gibi "azınlık statüsünde" bulunacaklardı ama bulgaristan’da komünist yönetim sırasında uygulandığı türden bir "asimilasyon" gelir miydi başlarına? direnmezler miydi? sanırım iç anadolu’ya göç etmeyi tercih ederlerdi bu durumda.
haaa, bakın izmir’in selanik’ten bir farkı kalmazdı tabii, "türk egemenliği" uzak bir anı olurdu. pek pek, beyaz kule gibi, saat kulesi, asansör falan, tarihi kalıntılar, o kadar.
peki, kozmopolit istanbul’da ne beklenebilirdi?
istanbul, bir çeşit eski şanghay ya da eski singapur gibi bir liman sömürgesine, bir tür "özerk şehir devletine" dönüşecekti... pera kabından taşacaktı, diyelim maslak taraflarında ingiliz mahallesi, bebek dolaylarında fransız mahallesi falan... gece hayatının bugünkünden farklı olacağını da pek sanmam. "tabelalar" da günümüzde hiç aratmıyorlar işgal dönemini! acıbadem’de değil de bitter almond’da otururdunuz, sanki bugün pek farklı...
fakat "eski istanbul" müslüman kalırdı. ayasofya’yı yeniden kilise yaparlardı ama camilere dokunmaya pek cesaret edemezlerdi. sınırlanmış, büyümesi önlenmiş bir türk mahallesi...
dolayısıyla, bu tür spekülasyonlar abesle iştigalden başka bir şey değildir.
ama hoşluk olsun diye, işiniz yoksa, vaktiniz de varsa tartışın: acaba padişah istanbul’da mı kalırdı, yoksa anadolu’ya geçip (ankara küçük bir kasaba) diyelim konya’ya mı taşırdı başkenti?
izmir’e gitmek için schengen vizesi alacaktık, diyarbakır’da geçmeyebilirdi o vize tabii. yoksa istanbullu’ya özel ayrıcalıklar mı tanıyacaklardı?
yoksa biz de "constantinople times" gazetesinde mi yazardık yazılarımızı?
tarihte ne olmuşsa öyle olması gerektiği, başka türlü olamayacağı için öyle olmuştur, karl marx’ın dediği gibi. cami konusuna kafanızı fazla takmayınız.
ne yani, biz de viyana’yı alıp daha batıya yürüseydik, onun da adı kâmil makus mu olacaktı?"
amblemi: "kırmızı zemin üzerine, beyaz bir dairenin içinde kartal" olan siyasi partidir. güneş dedi tvde ama ben güneşe benzetemedim o daireyi. bilmiyom artık
edit:güneşmiş o. kesinleşti artık.
edit 2:" parti amblemiyle ilgili soruyu yanıtlayan pamukoğlu, kartalın gökyüzüne en çok yükselebilen varlık olduğunu, kemirici fareleri, korkak tavşanları ve entrikacı tilkileri en iyi onun avladığını söyledi."
edit:güneşmiş o. kesinleşti artık.
edit 2:" parti amblemiyle ilgili soruyu yanıtlayan pamukoğlu, kartalın gökyüzüne en çok yükselebilen varlık olduğunu, kemirici fareleri, korkak tavşanları ve entrikacı tilkileri en iyi onun avladığını söyledi."
enfes fotoğraf/resimlerin olduğu "fotoğraf albümü" mutlaka görülesidir.
ulusalcı diğer isimlere/partilerine göre millet nezdinde itibar bulabilecek siyasi partidir.
ilk seçimde iktidar zor, koalisyon da zor hatta barajı bile geçmesi zor. ee, ne anladım ben bu işten?
genç parti gibi bir esse bile yeter, birilerinin aklı başına gelir belki.
ilk seçimde iktidar zor, koalisyon da zor hatta barajı bile geçmesi zor. ee, ne anladım ben bu işten?
genç parti gibi bir esse bile yeter, birilerinin aklı başına gelir belki.
çok şükür geçmişte kalmış program.
iftar sonrası :"bugün içtiğim ilk sigara" diye ancak esprisi yapılabilecek konudur. gün, 00:01 itibariyle başladığından, ilk sigara olayı da yalandır haliyle.
irlandalı yazar-öğretmen frank mccourt... 1931 yılında brooklyn’de doğdu. irlanda’nın limerick şehrinde büyüyen yazar, amerika’ya geri döndü (1949). new york’taki pek çok lisede kompozisyon öğretmenliği yaptı. irlanda ’daki gerçek yaşamı anlattığı, müzikal oyun büyük başarı kazandı. kardeşiyle birlikte oynadığı bu oyunu, bir çok eser izledi. çocukluk yıllarını anlattığı eseri, angela’nın külleri, (angela s ashes) dünyanın her yerinden büyük bir okuyucu kitlesine ulaştı.bir çok dile çevrildi. çok büyük bir başarı kazanan bu eser, pek çok ödül aldı. büyük bir yoksulluğun anlatıldığı bu roman, yazarın kalemini kullanmasındaki ustalık, yazılarına aktardığı sevecenlik, ince mizah, umut sayesinde, eserindeki kahramanlarına yaşadıkları bütün sıkıntılara rağmen, kurtuluş ümidi getirmiştir. bu güzel anlatım, beraberinde başarıyıda getirdi. halen eşiyle birlikte newyork’ta yaşamakta olan mccourt, bir çok ödül sahibidir.
angela nın külleri, mutlaka okunmalı. filmi aynı tadı vermez.
ce standartlarından sonra biraz dayalan olmuş kurumdur.
istanbulun fethinden sonra fatihin ve ondan sonraki padişahların kullandığı ünvanlardan biri: "doğu roma imparatoru".
bir an önce ısınayım derken, sert hareket etmekten kaçınılmalı, nazik olunmalıdır.
önemli olan işlevi. nasıl yaşadığın, ne şartlarda... 100 yıl yaşasan ve acı üstüne acı tatsan, 30 yıl yaşasan ve her günü bir ömre bedel...
bu zamana kadar kapitalizme çalıştığımızı gösteren butondur. bundan böyle sözlüğe girildiğinde ilk iş, o butona tıklanacak.
en azından yanında çalıştırdığı kişinin sigortasını kaçırmıyor, ücretini kesmiyor diye yapılması çok doğru eylemdir. fiyatlar büyük marketlere göre biraz pahalı olsa da daha samimi bir ortam vardır mahalle bakkallarında.
oruç tutmayan sünni bir vatandaş, alevi vatandaşların kahvehanesine gider. kral tv açıktır ve gökhan özen birşeyler söylemektedir. kahvenin genç çırağının arkadaşlarıyla yaptığı konuşmanın o kısmı duyulur: "12’ye kadar tutabildim, dayanamadım". kimse sormaz; nesin, necisin?.. birileri: ne mozayiği lan mı dedi?
bazılarının gururu da çok okşanmasın. sadece birileri yaptığında/söylediğinde, faşizm/yobazlık olmuyor. arasıra aynaya bakmak iyidir, cımbız elde olmadığında da!
bazılarının gururu da çok okşanmasın. sadece birileri yaptığında/söylediğinde, faşizm/yobazlık olmuyor. arasıra aynaya bakmak iyidir, cımbız elde olmadığında da!
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?